Perşembe, Mart 12, 2009

Bilinçsiz Medya Bağımlılığı

Kitle iletişim araçları dediğimiz medya (tekili mecra oluyor), FMCG olarak isimlendirilen günlük hızlı tüketim ürünlerimizden biridir. Ürün kelimesine gazeteciler ve genel yayın yönetmenleri kızıyor ve sadece medya diyorlar ama bu onun bir ürün olmasını değiştirmiyor. Her gün üretilen ve satışa sunulur sunulmaz tüketilen bir ürün. Ekmek gibi, su gibi. Örneğin gazetenin günlük tüketim süresi ortalama 26 dakika, Televizyon ise 4 saat. Medya işlevsel olarak bir araç olsa da özü üründür. Ürün ise markanın olgunlaşmamış halidir. Bir ürünün olgunlaşmış ve alışkanlık yapmış halidir. Diğer bir anlatımla marka, bir ürünü ismi ile istemektir. Selpak gibi. Gucci, Armani, BMW, Porche gibi. 

Burada gazete, internet, televizyon hatta cep telefonunun ürün mü araç mı olduğundan çok, bizim bunları ne kadar bilinçli tüketip tüketmediğimizi sorgulamamız gerekiyor. Hani yıllardır medya ve bilgi toplumu olduğumuzdan söz ediliyor ya. İşte o toplumun birer üyesi olarak medya tüketiminde ne kadar bilinçliyiz veya daha bilinçli bir medya ve bilgi toplumu nasıl olabiliriz ? İşte bu soruları cevaplandırmalıyız.  Hem de vakit geçirmeden. Peki neden şimdi sorgulamamız gerekiyor diye sorabilirsiniz. Çünkü geçtiğimiz günlerde katıldığım 12. Araştırmacılar Zirvesi'nde Turkcell'in son yaptırdığı tüketici araştırmasında ülkemizdeki gençlerin vazgeçemedikleri üç şeyin cep telefonu (1), televizyon (2) ve internet(3) olduğu açıklandı.  Ne var bunda normal değil mi ? diyebilirsiniz. İlk bakışta bu gerçek size normal gelebilir  ama bunların üçününde birer mecra olması çok önemli. Ekmek, su veya başka bir markadan söz etmiyorlar dikkat edin. Burada 55 milyon cep telefonu, 26 milyon bireysel ınternet kullanıcısı içindeki gençlerimizden bahsediyoruz. Eğitimleri için zaman, para ve emek harcadığımız çocuklarımızdan. Dokunaklı söylemiyle yarınlarımızdan... 
Medya; Dördüncü Güç
Burada mecraların sağlığımızı nasıl olumsuz etkilediğinden bahsetmiyeceğim. Çünkü uzmanlık alanım medya. Patronları ürünlerinin gücünü gayet bilinçli kullanırken, ya biz onların tüketicileri, ürettikleri ürünleri bilinçli tüketebiliyormuyuz ? Kullanabiliyor muyuz ? İşte bu sorulara cevap aramak istiyorum. Son sözü başta söylemeliyim. Evet, biz medyayı malesef bilinçli tüketmiyoruz. Yapılan tüketici ve marka araştırmaları da, bilinçli bir medya tüketicisi olmadığımızı gösteriyor. Ayrıca bu gücün yöneticilerinin de tüketicisini yani bizi yakından tanımadığını söylüyor. İşte karmaşa burada başlıyor. Tüketici medyayı bilinçli tüketmiyor, medya yöneticisi tüketicisini tanımıyor. Ama üretiyor, üretiyor ve her gün satıyor. Bizde satın alıyoruz. Nasıl ama ?  Tam bir üç bilinmiyenli kaos denklemi gibi değil mi ? Malesef öyle...

Medya yöneticilerinin bizi yakından tanımamasının nedenleri de önemli ama onlar bir şekilde üretiyor ve satıyorlar.  Siz isterseniz daha iyisi var da biz mi tüketmedik ? Veya seçenekler bunlar. Ne yani, okumayalım, seyretmeyelim mi ? diyebilirsiniz. Satın alma, tercih etme bir sonuçtur biliyorsunuz. Eğer tercih ediyor, satın alıyorsanız, üretende aynı şekilde üretmeye devam edecek demektir. Üretici satamadığı zaman neden satamıyorum diye yatırım yapar biliyorsunuz. Onlarda sattıklarına göre kendi tüketicilerini yani bizleri oluşturmaları ve sürekli tükettirmeleri normal değil mi ? Biz medyayı nasıl bilinçli tüketeceğimizi bilemiyorsak, o ürünü üretenlere, nasıl tüketmemiz gerektiğini söyleme hakkı vermiş olmuyor muyuz ?  
Yani onların verdiklerine göre tüketiyoruz. Dünyaya onların gözünden veya göstermek istediği açıdan bakıyoruz. Şöyle bir düşünün. Temel bir ihtiyaç maddesini almaya gidiyoruz ve satıcı o ürünü nasıl kullanmamız yani tüketmemiz gerektiğini söylüyor. Temel bir ihtiyaç maddesinden söz ediyorum. Lüks tüketim ürünlerinden değil. Eğer böyle tüketirseniz ürünümüzü  bilinçli olarak tüketmiş ve kullanmış olursunuz hatta kendinizi daha mutlu hissedersiniz yanında da bir eğitim seti hediye diyor. Yani bildiğimiz gibi değil söylendiği, verildiği gibi tüketiyoruz. Çünkü nasıl tüketeceğimizi bilmiyoruz. Ürün çeşitleri arasından birini seçiyor ve yıllarca onun bize verdikleriyle ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz. Beynimize yüklediğimiz on binlerce bilgi sadece onlara ait. Aldığımız bilginin  ne kadarını araştırıyoruz ? Ne kadarı gerçekten doğru ? Aldığımız bilgilerle yaşam tarzımızı, dünya görüşümüzü, inançlarımızı, ahlaki değerlerimizi yönetiyoruz. Peki bunlar, harcadığımız zaman ve paranın karşılığı mı ? Günde 40 kuruşa 26 dakikalık, dört saatlik elektrik parasına bir yaşam ! Ama ihtiyacımızda var ! Ne yapalım bizde çaresiz alıyor ve tüketiyoruz. Daha iyisini sundularda almadık mı ? Medya yöneticileri ise bizim tüketicimiz ne istediğini bilmez, ne verirseniz onu alır, tüketici araştırmalarını yaptırır sonra yine sezgilerimizle hareket ederiz. Çünkü gelen sonuçların hiçbirisi rasyonel ve yeterli değil demeleri bir tesadüf olabilir mi ? Nasıl bir duygu bu hissedebiliyor musunuz ?

Evet, gelecek neslimizin vazgeçemediği üç şeyin kitle iletişim aracı olması bir tesadüf değil. Bugün politikacı veya iş adamlarımızın medya üzerinden konuşmasının bir tesadüf olmadığı gibi. Neden dinleniyoruz ve izleniyoruz sorusunun bir cevabı da burada olabilir mi ne dersiniz ?Bilgiye bu kanallardan ulaşıyoruz ve yine o kanallar üzerinde konuşuyor, paylaşıyoruz. Obama’nın seçim zaferinde internetin payı bu nedenle çok önemli. Yüz yüze iletişim yerine medya üzerinden iletişim kuruyoruz. Bu nedenle bilinçli medya tüketicisi olmak zorundayız. Gelecekte, en az elli yıllık bir dönemde, güçlü toplumlar, büyük başarılar medyayı bilinçli kullanan, tüketen kişiler ve toplamlardan oluşacak unutmayın. GoldmanSachs 2050'li yıllara ait raporlar yayınlıyor bugünden. Ülkemizin o tarihte Avrupa'nın Sovyetlerden sonra ikinci büyük gücü olacağından, kişi başı gelirin 25 bin doları geçeceği tahminlerinde bulunuyor. Silikon vadilerinde de aynı yıllarda ne tür ürünlerin tüketileceği dair çalışmalar milyar dolarlık araştırma bütçeleri ile devam ediyor. Bugün 15-25 yaş grubumuzun taleplerinin ve vazgeçemediklerini biliyoruz. Bu bilgilerle gelecekte bizi ve çocuklarımızı nelerin beklediğini tahmin etmek artık hiçte zor değil. Ne dersiniz ? Gelecek elli yılda elektrik ortadan kalkar yerini başka bir enerji kaynağına bırakır mı bilmiyorum ama yakında bu üç mecranın yani cep telefonu, televizyon ve internetin birleşik tek bir mecra olacağını biliyoruz. Ben buna MobileMedia diyorum.  Son on yıldır söylediğim bu gerçek, artık kabul edilebilir hale geldi. Çünkü geliştirilen bir çok birleşik ürün test aşamasında yüksek kabul gördü. Pek yakında hayatımıza. Dün mecraları birbirleriyle yarıştırıp rekabet ettirenler o zaman ne yapacak bilmiyorum ama bizler, bu yeni mecra hayatımıza girmeden bilinçli medya tüketicisi olamıyacaksak bizi nasıl bir geleceğin beklediğini de bilemiyeceğiz demektir.  

Medya ile aramızda duygusal bir ilişki var biliyorsunuz. Siz buna müşteri sadakatı da diye bilirsiniz. Hani altmış milyar doların üzerinde marka değeri olan Coca Cola’nın yüzyılı aşan bir süredir yaptığı pazarlama yatırımları ile ancak elde ettiği müşteri sadakati varya. İşte o, bu ilişkinin doğasında kendiliğinden var. Çünkü mecra bizim kimliğimiz, haber ve iletişim kaynağımız. Bizim kim olduğumuzun, ne bildiğimizin, neye ihtiyaç duyduğumuzun en iyi bilindiği teknolojik bir platform. Beynimizle ihtiyaç duyduğu arasında kullanılan bir araç. Araştırmacılar artık NeuroScience dönemini başlattılar. Yani araştırmada sinir bilimi dönemi başladı. Kafamıza bağladıkları elektrotlarla beyinimizin tepkilerini ölçümleyip, tanımlanmamış ihtiyaçlarımızı tanımlama dönemine geçtiler araştırıyorlar.

Medya, en kısa sürede, en çok bilgiye, en ekonomik fiyata ulaştığımız ürün. Ama sadece tek bir mecradan öğrenir, sorgular, araştırır, paylaşır ve gereğinden fazla o ürünü tüketmeye zaman ayırırsak ne olur ? Bu ürün, bizim tükettiğimiz değil bedelini ödeyerek kendimizi tükettirdiğimiz, bağımlısı haline geldiğimiz bir ürün olmaz mı ? Alkol, sigara, madde ve insan bağımlılığı derken şimdi en büyük tehlike bilinçsiz medya bağımlılığı unutmayın. Medyayı tüketirken, artık kendimizi tükettirmeyelim lütfen...

Hiç yorum yok: