Pazartesi, Mart 16, 2009

Ağzı Olan Konuşuyor, Köşesi Olan Yazıyor

Medya yazarları yani köşerler ve politikacılar  artık sıkmaya başlamadı mı ne dersiniz ? Köşerler, her gün köşelerinde ahkam kesmekten kendilerini alamıyorlar. Ülkenin bazı kurum ve temsilcileri de bu köşerlerin yazdıklarına ya yazıyla ya da meydanlardan cevap vermeye yetişemiyorlar. Evet anlıyorum, hergün yazınca konu bulmakta zorluk çekiyorlar ama bu yazılarla ülkenin bütünlüğünü nasıl bir hale getiriyorlar acaba ? Ya meydanlardaki ne demeli ! Oy için meydanlarda konu çıkıyor onlarada. Kimse karşılıklı gelip konuşmak istemiyor. Herkes medya üzerinden konuşmaya devam ediyor. 

Kendilerini aydın olarak nitelendiren kişilerin her gün profesyonel olarak çalıştıkları kurumlarda oturdukları yerlerden ve meydanlardan sanal gündemler oluşturup, komplo teorileri üretmeleri bu ülkeye ve insanına yaptıkları en büyük iyilik galiba. Okurunu ve izleyicisini tanımayan, 26 milyon internet kullanıcı içinde medyayı internetten takip edenlerin % 10'unun tıkladığı köşerlerimiz. Kamuoyunun ufkunu açmak, onları bilgilendirmek yerine dedikodu üretir ve birbirlerine cevap vermeden öteye geçemez oldular. Köşerlikte zaten sapına kadar bu demek herhalde ! Okurunu, izleyicisini tanımayanlar, aralarında malesef genel yayın yönetmenleri de var, hergün yazıyor. Örneğin son gündem; Aylar önce Bülent Arınç'a bir soru sormuşlar, o da medyatik bir cevap vermiş. Neden ? Çünkü ne derse konuşuluru ve medyanın kendisinden söz etmesini yani rating'i seven biri. Muhatapları cevap vermiş ama köşerlerimiz o zaman  bitirememişler konuyu. Hala ne dedi, niye dedi, şöyle dedi, şunu demek istedi, yok öyle demek istemedi, nasıl dermiş, niçin dermiş ?  Ahmet Hakan'da buna demokrasi diyor ne güzel. Gerçekten güzel mi ? Yoksa köşerlerimiz demokrasinin yeni bir tarifini mi buldu ? Ülkemizin şu anki en büyük probleminin kamplaşma olduğunu savunuyorlar biliyorsunuz. Politikacılarımızda medyanın kamplaştığını düşünüyor. Yani ortak bir noktada buluşuyorlar. Böyle devam ederlerse iki tarafta haklı çıkacak. Çünkü haklı çıkmak için iki tarafta var güçleri ile çalışıyorlar.Harcanan zamana, paraya ve alana yazık hemde çok yazık. Ama ağzı olanın konuştuğu, köşesi olanın yazdığı bir ülkede yaşıyoruz elden ne gelir ?  

Medya 12 Eylül'den bugüne teknoloji ve gelir olarak dünya standartlarını yakalarken malesef insan ve yönetici standartları olarak sıradanlaştı. Yani dil bilmek ve yüksek eğitimli olmak, çok okumak herşey demek değilmiş. Eğer bir ülkede en prestijli, en birinci medya olduğu söylenen gazeteler bile yıllardır promosyon rekabeti yaparak ticari bir emtia dan öteye geçemiyorsa varın gerisini siz düşünün. Peki ülke insanı neden promosyonsuz gazete almıyor ? Acaba verdiği para ve zamanın karşılığını tam alamadığını için olabilir mi ? Yok yok, fakir bir ülkeyiz ya ondandır. Ya da beleşçi bir toplum olduk ya, mutlaka bir şeyin yanında başka bir şey daha istediğimiz içindir. Evet, evet ondandır. Burhan Pazarlama bu yüzden çok tanınmamışmıydı ? 

Bir ülkenin medyası ülkedeki siyasi seviyeyi de belirleyen bir platformdur. Ülkemizdeki siyasilerin seviyesi hakkında konuşacak son kişiler köşerlerdir herhalde. Çünkü sen eleştirmeyi ve halkın temsilcilerinin seviyesini düzeltmeyi bilemezsen sonra işte böyle siyasilerin ağzına damla sakızı olursun. Onlarda balon şişirir dururlar ve sana da her balonu yazmak kalır. Ülkenin başbakanının  yanlı medyayı takip etmeyin dediği bir ülke düşünün ? Kamplaşmadan söz eden bir medya ? Peki kim kamplaştırıyor bizi bilin bakalım !  Medya ve siyasiler. Cahil, cüvela bir toplumdan bahsediyorlar hiç kuşkusuz. Kimden, kimden ? Bizlerden, yani Allahın verdiği aklı kullanamadığını varsaydıkları bizlerden, yani müşterilerinden. Şu anda ülkemizde medya ve siyasiler arasında bir kamplaşmadan kesinlikle söz edilebilir katılıyorum. Şimdide sokaktaki insanları aynı hızda kamplaştırmaya çalışıyorlar. 

İhtilal kültürünü iyi bilen ve halen bu kültürü taşıyan ve yaşayan en yeni Osmanlı kuşağıyız biliyorsunuz. Kamplaşmak için ilk koşul fakir ve zengin arasındaki uçurumu açmak. Bugün itibariyle işsizlik yüzde 13,6 . Yani medya köşesinde, hükümet meydanlarda böyle devam ederlerse yakında emellerine ulaşmaları an meselesi. Ne güzel değil mi ? Bakın seçim meydanlarına ! Siyasi partiler için çalışan bu kadar insan, zamanlarını ve paralarını sadece bu ülkeye faydalı birer salih insan olmak için mi harcıyor dersiniz ? Evet diyeniniz varsa, hadi gidip aralarına girmek ve birşeyler yapmak isteyin bakalım ! Size kucaklarını açmış ve fikirlerinizi dinleyecek kaç yönetici bulacaksınız karşınızda ? Tanıdığınız yoksa şansınızı zorlamayın. Aralarında on yıldır gece gündüz çalışıp meclis üyesi olmak için her yolu deneyen kişiler neler anlatacak bir dinleyin. Ya da medyaya gidin kalemim ve bilgi birikimim yeterli acaba bende köşer adayı olabilirmiyim diye bir sorun. Gazete sayısı sınırlı olduğu için köşe sayısı da sınırlı. Hepsi de dolu. Yer yok. Ortada yazanda yok. Kimse yerinden kımıldamıyor. Kımıldayan da Fatih Altaylı'nın söylemiyle 5 milyon istiyor. Yani ne siyasilerde ne de medyada yer yok. Sinema deyimiyle kapalı gişe oynuyorlar. Ortak çıkarlar için onlar kamplaşmıyacakta sokaktaki vatandaş yani tüketici mi kamplaşacak söylermisiniz ? Yerel seçimlerde muhtar adaylarınında siyasiler gibi söylevlerde bulunması bir tesadüf mü ? Dikkat ettiniz mi ? Giydirilmiş arabalar, hoperlörlerden seçim vaadleri. İyi güzelde bir muhtarın sorumlulukları yasalarla belirlenmiş, nasıl olacakta bunların dışında söylediklerini yapacaklar ? Bu onlarında kamplaşmaya katıldığının bir göstergesi. Yakında siyasi partilerin muhtar adaylarını belirleyebilecekleri bir kanun meclisten geçerse şaşırmayalım. Yani geleceğin siyasileri muhtarlıktan yetişiyor. Nasıl ama tam medyatik bir söz oldu değil mi ? 

Kapitalist düzenin hüküm sürdüğü  bir yerde, kimler niçin kamplaşır veya neden kamplaşmak ister  ? Bu sorunun cevabını hala bulamadıysanız artık sizde kamplaştırdıklarımızdansınız demektir. Hatta size iyi bir de haberim var. Bu ülkede, kamplaşmak taraf olmaksa ve doğruysa yakında zengin oldunuz demektir. Sevinebilirsiniz. Bunu yedi sülalenize de söyleyebilirsiniz zira onlarda sevinsinler. Şair  ne demişti ? "... diner bu yağmurlar biraz yaş kalır..." kesinlikle katılıyorum. Ama bu yağmurlardan sonra geriye yine kan ve gözyaşı kalmasın lütfen...