Salı, Ocak 17, 2006

Uluslararası Medya Haber Kredilendirme Kuruluşu...

Popüler basınımızın haber karnesi bu yıl da zayıflarla dolu. Son Kuş Gribi ve Ağca haberlerinde de sonuç değişmedi. Günde ortalama oniki kişinin trafik kazalarında öldüğü bir ülkede basın kuş gribine, toplu insan ölümlerinin beklendiği bir haber sansasyonu ile yaklaşınca neredeyse bir iş kolunun yok edecekti. Şimdi bu iş kolunun kurtarmak için programlar, açık oturumlar yapılıyor, vatandaşa ücretsiz tavuk etli mangal partileri düzenleniyor. Gazeteler bu konuda kendini sorumlu(!) hissediyor ki hiçbir belge istemeden sorgusuz sualsiz tavuk eti reklamlarını sayfa sayfa yayınlıyor. Oldukça da iyi reklam gelirleri elde ediyor. Düşünsenize hani toplu ölümler yaşanabilirdi ? On günde ne değişti bu ülkede ? Karla birlikte uykuda olduğu iddia edilen böyle ciddi bir virüsün kol gezdiği ülkemizde medya neden reklam yapan firmalardan hiç bir belge talep etmez ? Çünkü haber başka, reklam başka. Öyleyse yenilse de yense de içimdeki kartal aşkı bambaşka...

Bir diğeri Ağca nın hapisten çıkmasına saatler kala yapılan haberler ve yorumlar. Bu memlekette ceza yasasını okuyan ve uzmanından zamanında görüş alarak yanlışı Ağca dışarı çıkmadan aylarca önce düzeltirecek bir muhabir yok mu ? Huuu... Orada kimse yok mu ?Malesef yok...

Son ana kadar görevini yerine getirmeyen medyamızın son dakikada kamuoyunun önünde ortalığı ateşe vererek her şeyi yakma teşebbüsü yeni değil biliyorsunuz. Bu sahneyi son on yıldır her önemli olayda tekrar yaşıyoruz. Neden ? Çünkü medyamızın bilgi düzeyi hala yetersiz ve yıllardır uzmanlaşamıyor. Gazetecilik, özellikle de muhabirlik ülkemizde hala para kazanılacak bir meslek değil. Genel Yayın Yönetimleri tarafından sömürülen bir sevda. Kamuoyunun Japonya da birinci, Amerika da dördüncü sırada güvendiği basının ülkemizde ilk onda bile ismi geçmiyor. Neden ? Kamuoyu her araştırmada bunun nedenini söylüyor ama ilgili kişiler bunu anlamak istemiyor. Ve nedenini bilmediğini savunuyor. Düşünsenize Japonya ve Amerika'da on gün içinde, böyle iki önemli haber medyanın gündemine gelse, gazeteler satışlarını en az yüzde on artırmazlar mı ? Ama bizde-aynı dönemde- okullar tatile girdi diye (!) tam tersi tirajlar düşüyor.

Söylediklerini "Zırva" olarak yorumladığı bir mahkumun sözlerini, birinci sayfasında hem de manşet üstünden dokuz sütuna vermesi sizce bir tesadüf olabilir mi ?

Bu soruları daha da çoğaltabilir, eleştiri dozunu artırabiliriz. Ama böyle bir eleştirinin herşeyi bilen (!) gazetecilere bir yararı dokunur mu dersiniz ? Hiç sanmam...

Medyanın tüketicinin yaşamındaki yeri, güven ve doğru bilgi üzerine kuruludur. Gerçek haber ve bilgi dünyanın her yerinde gerçek bir haber ve bilgidir. Bir haberin yapılma biçimi ve kuralları aynıdır. Farklı olan haberin kaynağıdır. Hızla globalleşen ve uluslarası şirketler tarafından denetlenen reklamverenlerden sonra artık medyanında sadece tirajlarını değil yaptığı haberleri de uluslararası firmalara denetlettirmesi gerekir.

Bu problemin diğer ülke medyalarında da olduğunu düşünerek WAN ( Dünya Gazeteciler Birliği)'a konu ile ilgili bir öneride bulunmak istiyorum.

Medya yaptığı haberleri her ülkede Uluslararası bir Medya Haber Kredilendirme Kuruluşu'na denetlendirsin. Raporlar yıllık açıklansın ve artık hangi haberin doğru , hangi mecranın daha güvenilir olduğuna karar verelim. Medyamıza artık bizde güvenelim... Ne dersiniz ?

Hiç yorum yok: