Perşembe, Aralık 08, 2005

Hürriyet, hürriyettir...

Hürriyet Gazetesi'nden sevgili Doğan Satmış, 12 Aralık 2005 Pazartesi günkü "Okur Temsilcisine Mektuplar" köşesinde bir terörist başının savcıya söylediği iddia edilen "Biz ne bağımsızlık, ne federasyon istiyoruz. Üniter devletten yanayız" haberi ile ilgili okurların gönderdiği bazı mesajlara yer vermiş. Bildiğiniz gibi bu haber geçen hafta demeci veren kişinin fotoğrafı ile birlikte birinci sayfada dokuz sütuna manşet olmuştu. Satmış, haber ile ilgili toplam sekiz okur mesajına yer vermiş. Diğer taraftan Hürriyet’in manşetlerinin kararlaştırıldığı toplantıya katılanlara "Bu haber neden manşet oldu?" diye sormuş ve toplantıya katılan dokuz yazı işleri sorumlusu da bu soruya cevap vermiş.

Eski bir Hürriyet çalışanı olarak değil ama düzenli bir okuru olarak bu haber konusunda söyleyeceklerim var. Öncelikle Hürriyet böyle bir haberi hangi ilkesine göre verdiği mearak ediyorum. Çünkü yayın ilkeleri olarak açıklanan ve sonra da Hürriyet, hürriyettir diye yapılan ve otobüs duraklarına kadar kullanılan kampanya da hürriyet'in neler olduğu bir bir anlatılıyor. Ama yazı işleri sorumlularının açıklamaları biraz fazla kafa karıştırıyor. Oysa orada verilen tanımların hangisine göre bu haberi yaptıklarını okurlarına açıklasalardı daha inandırıcı olurlardı hem de iyi olurdu diye düşünüyorum.

Çünkü Ertuğrul Özkök'ün ifadesiyle Hürriyet, bir kitle gazetesi. Ama unutulmamalıdır ki öncelikle bir Türk gazetesi ve Türkçe yayınlanıyor. Bunları düşündükten sonra ve sayın Ertuğrul Özkök'ün değerlendirmelerindeki bazı ifadeleri tekrar okuduktan sonra bazı okurların değerlendirmelerine katılmamak mümkün değil. Neden mi ?

" Hürriyet’in PKK ile ilgili haberler konusunda hiçbir kompleksi yoktur... ", "...Biz demeç almadık. Bunlar savcıya söylenmiş sözlerdi. Ve ilginç bir açılımı yansıtıyordu...","...Zaten böyle bir demeci manşete çekme cesaretini ancak Hürriyet gibi PKK’ya karşı canı pahasına mücadele etmiş bir gazete gösterebilirdi...", "... Bir cinayet şebekesinin ne düşündüğünü bilmeden onunla etkili mücadele de edemezsiniz..."

şimdi böyle açıklama yaptığımızda hergün sizi 35 yeni kuruş ödeyerek alan tüketiciniz şunları düşünmez mi. ? "Artık bir cinayet şebekesinin ne düşündüğünü gerçekten öğrenmiş olduk ? Sizce şimdi nasıl mücadele etmeliyiz ? Bu mücadele de amaç ne olmalı ? Sonucu nasıl biterse başarılı oluruz ? " Hergün köşesinde herkese sürekli milliyetçilik, laiklik ve cumhuriyetçilik dersleri veren Emin Çölaşan ne düşünür ? Peki diğer yazı işleri sorumlularının söylediklerine ne demeli ve nasıl yorumlamalıyız ?

"...Burada amaç, bir teröristin fikirlerini açıklamasına yardım etmek değil. Asıl amaç, Türkiye’de bugün yetkili ağızların çözüm için ileri sürdükleri fikirlere bir teröristin yaklaşması ve onun yandaşlarının bundan haberdar olmasıdır..." F.Ercan.

"...çünkü haberci açısından kaynağın itibarı ve mesajın önemi farklı meseledir. Diyelim ki Türkiye, komşu bir ülkeyle savaşın eşiğine geldi. Düşman diye bu ülkenin sözgelimi başbakanına sansür mü uygulanacak ?..." E.Berberoğlu

"...konuşmasını bir geri adım olarak gördüğümüz için, ayrıca şiddet ortamının tansiyonunu düşürebileceği düşüncesiyle manşet yaptık..." T.Türenç

"... Aklı başında herkes bu ülkenin düzlüğe çıkmasını istiyor. Hürriyet’in bunu manşetine taşıması, Türkiye’nin mutlu geleceği açısından son derece isabetlidir..." N.Özkan

"...Gazetecinin görevi, olup biteni yansıtmaktır..." "... bir haberin manşet olması, gazete yönetiminin oradaki görüşlere katıldığını göstermez..."M.Yılmaz


Görüşlere bakılırsa Hürriyet, ülkesinin bölünmez bütünlüğüne yardımcı olabilmek için ama tarafsız ve araştırmacı gazetecilik anlayışı ile böyle bir manşet yapmış.

Düşünsenize devletin bir savcısı ile bir teröristin cezaevinde yaptıkları görüşmenin gizli tutanaklarını ele geçirerek büyük bir gazetecilik olayına imza atmışsınız. Rakipleriniz ertesi gün birinci sayfada bu haberi gördüklerinde sizin önünüzde yine şapka çıkaracaklar ve Hürriyet, hürriyettir diyecekler. Ama siz habere öyle bir şekil veriyorsunuz ki bir terör örgütünün başı ile devletinizi aynı masada uzlaşmaya ve bu problemi çözmeye davet ediyorsunuz. Sonra da ülkeniz açısından ilginç bir açılımı yansıtan ! bir sözü kompleksiz ve canı pahasına mücadele etmiş bir gazete olarak manşete ancak ben taşıyabilirdim. Ben de böyle taşıdım. Öyleyse doğrusu budur diyeceksiniz. Eğer Hürriyet bir kitle gazetesi ise hergün 1,6 milyon kişi tarafından okunuyorsa kusura bakmayın ama bence de bu haber Hürriyet'e hiç yakışmadı diyorum. Çünkü Hürriyet, vatanın bölünmez bütünlüğü, bu haberi daha farklı yapabilmek, o fotoğrafı basmamak, o sözü manşete taşımamak, diyelim ki ile komşu ülke ile savaşın eşiğine gelmemek, gelince de bu komşu başbakanına ne uygulayacağını bilmektir diyorum.