Cumartesi, Kasım 13, 2010

‘Basın Konseyi denilen anlamsız kuruluş’, ‘Kına’maları ve Oktay Ekşi...



‘Basın Konseyi denilen anlamsız kuruluş'

Ülkemizde 20 sektör STK’sını temsil eden Basın Konseyi; en son Oktay Ekşi’nin Hürriyet’ten istifasına neden olan yazısı sonrasında, kendi başkanının kınama cezası vermesiyle gündeme gelmişti. Bu sıralarda kendisini “yok” sayan mecralara gönderdiği “kına”ma yazılarıyla gündemde...  

Biliyorsunuz konsey, kendi ilkeleri’nin 4.maddesine* aykırı yazı yazdığı için kendi başkanına “kınama” ceza veren ilk konsey olma özelliğini taşıyor. Dünya medyasında da böyle bir örnek yok. Etik değerler üzerine kurulan ve “Daha özgür ve saygın bir medya için” çalıştığını söyleyen bir konseyin kendi başkanını ‘kına’ması ve ‘uyar’ması sanırım normal değil.
  
Biliyorsunuz konsey aynı zamanda ülkemizdeki  “Birleşmiş Milletler Danışman Sivil Toplum Kuruluşu” özelliği taşıyor. Ayrıca üyesi olduğu Dünya Basın Konseyleri Birliği’ne 25 Ekim 2010 Nepal’deki son toplantısında ülkesinde ifade özgürlüğü riski var diye bir rapor yayınlanmasını sağlayan bir konsey. İşte böyle bir konsey, kendi başkanını hükümet aleyhinde yazdığı bir yazı nedeniyle ‘kına’yarak uyarıyor.

Kendi Çalışma Kurallarına göre çalışmayan Konsey...

Peki diyelim ‘kına’ndınız veya ‘uyarı’ldınız. Herkes hata yapabilir dediniz. Ama etik değerleri en iyi başkanın bilmesi gerekmez mi? Diyelim gerekmez. Peki başkanın aldığı uyarıya vermesi gereken cevap; hakkında verilen kararın bir ceza olmadığı ve istifa etmeyi düşünmediği şeklinde mi olmalı? Diyelim olmalı. Peki bir başkan konseyden ‘Çalışma Kuralları’nda olmayan bir ‘güvenoyu’ nu niye ister? Diyelim istedi. Üyelerde orası sanki TBMM’siymiş gibi oylamaya neden katılır? TBMM’ini hiç Çalışma Kuralları dışında oylama yaparken gördünüz mü? Peki öyle meclise medyası ne yapar?

Ceza verme yetkisi olmayan, karar ve açıklamaları; kimse için borç doğurmayan, bir anlaşmanın feshi için bile gerekçe teşkil etmeyen (madde 35-36) bir konseyin başkanına güvenoyu vermesi normal mi? Diyelim o da normal. Peki konseyin Oktay Ekşi ile ilgili aldığı karar neden Basın Konseyi Sözleşmesi 11.maddesi “ı” bendi “b”si ile ilgisi olmazda sadece meslek ilkeleri 4. maddesi ile ilgili olur?

Peki şimdiye kadar aldığı bütün kararları sitesinde yayınlayan bir konsey (madde 37) neden Oktay Ekşi ile ilgili aldığı kararı sitesinde yayınlanmaz?

Kendi belirlediği kurallara göre bile çalışmayan bir konseyi ve aldığı kararları kim takar? Kim ‘var’ sayar?

İşte size son örnek: Fatih Altaylı’nın bugünkü yazısının son bölümü;

Yok hükmündeki konsey

BASIN Konseyi denilen anlamsız kuruluş, bize yine "kınama" mı ne göndermiş ( bu cümle “göndermişsiniz” ile bitmesi gerekirdi. Sanırım redaktörlerin dikkatinden kaçmış). Bakın hanımlar beyler...(Fotoğraflı Yüksek Kurul; 3’ü kadın, toplam 24 kişiden oluşuyor)  Basın Konseyi denen şey, her kimseniz, biz sizi tanımıyoruz.
(Hürriyet’te çalışırken de tanımıyor muydu acaba?) Hiçbir yasal dayanağınız yok. Hiçbir yetkiniz yok. (haksız mı? kendi kendine kurulmuş ve istediği gibi çalışan bir konsey durumunda değil mi şu anda?) Kendi kendinize gelin güvey olmuş bir durumdasınız.
Bizi kınama yetkinizi nereden, kimden alıyorsunuz?
(Kınamak için bir yerlerden yetki gerekmiyor ama olsun) Biliyorum zamanınız bol. (üyelerin hepsinin işi gücü var ama neyse) Aylak bakkal gibisiniz ama bu zamanı bizimle değerlendirmeyin.
Çünkü bizim için de, yasalar karşısında da "yok" hükmündesiniz.
(”yok” hükmündeki bir yere cevap vermekte ilginç ama neyse) Bir daha bana o anlamsız kâğıt parçalarını yollamayın. Okumadan atıyorum.
Çevreye zarar oluyor. (Tema’ya bağışlayabilir)

Hatırlayacağınız gibi bundan bir süre önce konseyin taraflı hareket ettiği ve sektörü artık temsil edemeyeceğinden hareketle bir de Medya Derneği kurulmuştu.

Sonuç...

Konseyi ve gönderdiği uyarılı kına-maları takmayanların sayısı her gün artmaya devam ediyor. Ama konsey uyarı ve kına-ma göndermeye devam ediyor. Tabi alıcısı adreste bulunamayınca bunlar tekrar konseye yani sahibine geri dönüyor. Burada; kuruldaki “seçilmiş üye”leri bir kenara bırakarak, “okuyucu temsilcisi” olan üyelere bazı sorularım var. Onlar “okuyucu temsilcisi” ise ben de bu soruları bizi orada temsil ettiklerini düşünerek sorduğumu hatırlatırım.

·      Şimdiye kadar, sektörün en saygın ve etik STK’sında görev alarak okuyucu adına neler yaptılar? Sayın Oktay Ekşi ile ilgili alınan kararda ve oylamalara hangileri katıldı nasıl karar verdiler?
·      Sektörün bu hali için okuyucu olarak nasıl bir sorumluluk hissediyorlar?
·      Başka görev aldıkları STK’lar var mı? Varsa orada da benzer şeyler oluyor mu? Örneğin o STK’larda başkanlarını ‘kına’dılar mı?
·      Ülkenin en yüksek konseyi toplansa ve kendi başkanını ‘kına’sa sonra da güvenoyu verse tepkileri aynı olur mu?
·      Acaba içlerinde hangileri, konseyi tanımadıklarını açıkça yazan ve söyleyen mecraların okuyucusu ve temsilcisi?  
·      Yok eğer kendileri de şu anda konseyde yer alan mecraların okuyucu temsilcisi ise bu konsey hala nasıl sektörün etik konseyi olabilir?
·      Konseyin yüksek kurulundaki “Okuyucu Temsilciliği” ni diğer üyelerinden ayıran görev ve sorumluluklar nelerdir? 
·      Hükümetlere karşı taraf olmaları anlaşılabilirken sektöre karşı taraf olmak nasıl bir okuyucu temsilciliği duygusu?

Konseyin sayın “okuyucu temsilcileri”; bu sorularıma cevap göndermenizi beklemiyorum. Gönderirseniz de önce teşekkür eder, sonra da burada yayınlamayı bir görev sayar, noktasına virgülüne kadar aynen yayınlarım.

Sektörün hala en üst etik kurulu olduğunu iddia eden sevgili konsey yönetimi; bir medya grubunun genel yayın yönetmeni size “aylak bakkal” benzetmesi yapabiliyorsa sektördeki varlık nedeninizi masaya yatırıp vakit geç olsa da bir kez daha düşünmeniz, ana sözleşmenizi ve çalışma kurallarını yeniden düzenlemeniz gerekmez mi?

Yok eğer gerçekten tarafsız değilseniz, bunu da anlayışla karşılarız. O halde sektörün tamamını temsil etme gayreti içine lütfen girmeyin. Sizi tanımadığını ilan edenlere de ‘kına’ma veya ‘uyarı’ gönderek kağıt israfına ve çevre kirliliğine yol açmayın. Memleketi yurt dışında ifade özgürlüğü riski taşıyan ülkeler arasına sokmak için devam eden davaları ve kişileri örnek göstermeyin.

Yok eğer biz sektörü temsil edeceğiz diyorsanız topluca istifa edip hiçbir karşılık beklemeden ülkesi ve sektörü için gönüllü çalışan genç üyelerinize örnek olun ve bari onların onurunu kurtarın. Onlar da sizi belki ilerki yıllarda “Onur Üyesi” yaparak bugün kırılan onurunuzu kurtarırlar... Benden söylemesi ...




*Basın Meslek İlkeleri 4.Madde: Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez.




Haber Türk - Fatih Altaylı Yazısı

Basın Konseyi Oktay Ekşi Kınama Kararı Haberi


Basın Konseyi Linkleri


World Assosiation of Press Council Linkleri