Perşembe, Ekim 01, 2009

Medya ücretsiz, peki ya sağlığımız ?

Günümüzde en çok ilgi çeken kişiler hiç şüphesiz medyatik olanlardır. Gazeteciler, televizyoncular ve bunların haber yaptığı diğer insanlar. Bu insanların dikkat çekme nedenleri ise her gün hızlı bir şekildi tüketiliyor olmalarıdır. Burada tüketilen aslında üretilen olsa da kimin ürettiği ile daha yakından ilgileniriz. Yapılan tüketici araştırmaları yaptığımız tüketimin öncelikli tercihinin marka odaklı olduğunu gösteriyor. Şimdiye kadar isimlendirmesekte Prada, Arçelik, Ülker gibi medyadaki kişilere de örneğin yazarlara birer marka gözüyle bakarız. Marka kişinin bizatihi kendisi olunca tüketimin boyutu biraz fazla duygusallaşabilir. Bu durumda o markanın ürettiği ürünlerdeki bazı eksiklikleri görmemezlikten geliriz. Yani onun ürettiklerini tüketmeye devam ederiz. Oysa bedelini ödeyerek aldığımız bir markanın ürettiği bir üründe örneğin kanserojen maddesi olduğunu öğrendiğimizde hemen o ürünü kullanmaktan vazgeçer veya mümkünse iade eder, ödediğimiz bedeli geri almaya çalışırız. Ama aynı şeyi beyin sağlığımızı etkileyen bir bilgi için yapmayız. Belki de beynimizin bir şekilde bu problemi çözeceğine inanırız. Peki gerçekte beynimiz bu problemi kendi kendine çözebilir mi ? Psikologlara göre hayır çözemez. Yani her insan iyi doğar ama iyi bir insan olarak ölmez misali.


Bir doktor için ameliyat önemli bir operasyondur ama ameliyat sonrasında hastanın daha doğrusu beyninin  tedaviye nasıl karşılık vereceği ise çok daha önemlidir. Çünkü yapılan cerrahi müdahale vücudun kendi istemi dışında gerçekleşmiştir. Bu durumda kusursuz yaratılan vücudun yöneticisi konumundaki beynin, yapılan bu değişikliği ve verilen ilaçları nasıl algılıyacağı ve ne tür bir geri dönüş vereceğini merak eder ve bekleriz. Çünkü beynin bu komutları ile vücudun yaşamına devam edemeyeceğine karar verdiğini biliriz. Ameliyatın iyi geçmesi önemli olsa da bu herşey demek değildir.


Peki beynimize her gün depolanan onlarca bilgi ? Beyin ilk kez karşılaştığı bir bilgiyi hem örnek hem de doğru kabul eder. Eğer bu bilgiyi araştırır ve ona aynı konuda başka birçok bilgi daha yüklemezsek, bu konuda yaptığı çıkarımları sağlıklı olarak savunamayız. Çünkü beynimiz karşılaştırmalar yaparak ve sorular sorarak öğrenir. Yani beynimiz asla elmalarla armutları birbirine karıştırmaz. Onları karıştırmasını istemediğimiz sürece tabiki. Bu nedenle bir konu hakkında ilk kez bir bilgiye ulaştığımızda onu beynimizin doğru işleyebilmesi için mutlaka aynı konuda bir çok farklı bilgiye daha ulaşmamız ve ondan sonra bunları değerlendirerek bir sonuca ulaşmamız ve ona göre hareket etmemiz gerekir. Her gün aynı gazete, aynı köşe yazarı, aynı haber programı, aynı dizi, aynı eğlence programı ile bir ömür geçirdiğinizi düşünsenize !


Günde dört saat televizyon seyrediyor, yarım saat gazete okuyoruz. Günde en az iki saat bilgisayar başında çalışıyor, trafikte ise en az iki saat harcıyor, bu süre içinde radyo dinliyoruz. Hafta sonları iki saat sinemaya gidiyor ve en az bir saat alışveriş yapıyoruz. Beynimiz günde en az binin üzerinde reklam mesajı ile karşılaşıyor. Muhakkak ki medya hayatımızın her aşamasında var ve var olmayada devam edecek. Bundan kaçmak mümkün görünmüyor. Hele İstanbul gibi büyük bir metropolde yaşıyorsak. Medya ile bu kadar içli dışlı olunca da öğrenme, analiz etme, karar verme, tercih etme, savunma vb. yetilerimizinden medya üzerinden şekillenmesi doğal bir sonuç. Ama medyanın bizi değil bizim onu şekillendirmemiz koşuluyla. Böyle bir ortamda beynimizin sağlıklı beslenmesini nasıl sağlayacağımızı bulmak koşuluyla.



Çünkü hergün tükettiğimiz dördüncü güç olarak isimlendirilen medya, popüler kültürde artık birinci güç haline gelmiştir. Diğer bir ifade ile sıralamadaki önemi dördüncülükten birinciliğe yükselmiştir. Bu nedenle medyayı tüketirken çok daha bilinçli bir tüketici olmak zorundayız.


Çünkü beynimizin algıladığı, duyduğu, gördüğü, okuduğu herşey beyin ve vücud sağlığımızı da yakından ilgilendiriyor. Her gün onlarca haber, yorum, diziler, eğlence programları... Beynimizin günlük talep ettiği öğrenme, haber alma talebini ücretsiz veya günlük kırk kuruşa sağladığımızı düşünsenize... Sizce yaşamımız ve sağlığımız bu kadar ucuz mu ?