Perşembe, Şubat 05, 2009

Türkiye Reklam Platformu

Gazetelerde Basın Reklam Platformu'nun 7st 30 cm boyutunda Durmayın! Durgunluğun bir parçası olmayın kampanyası başladı. Üç farklı mesajın yayınlandığı reklamlardan birincisinde Ford Motor Company'nin kurucusu Henry Ford'un "Başkalarının boşa harcadığı zamanlarda diğerlerinin öne geçtiğini görüyorum."  John F.Kennedy'nin "Çinliler kriz kelimesini yazarken iki fırça darbesi atarlar. Biri tehliyeyi diğeri fırsatı temsil eder. Krizde tehlikenin farkında olun, fırsatı da göz ardı etmeyin" ve Wal-Mart'ın kurucusu Sam Walton'un " Bana durgunluk hakkında ne düşündüğüm soruldu. Düşündüm ve içinde yer almamaya karar verdim." mesajlarına yer verilmiş.  İmza bölümünde ise 21 günlük gazetenin (Akşam, Bugün, Cumhuriyet, Fanatik, Fotogol, Fotomaç, Fotospor, Güneş, Hürriyet, Milliyet, Posta, Radikal, Sabah, Sözcü, Star, Takvim, Türkiye, Vatan, Yeni Asır, Yeni Şafak, Zaman) isimleri var. 

Bu çabayı gazeteler adına kutlamak gerekiyor. Çünkü hiç bir şey yapmamaktansa birşeyler yapıyorlar ve "durmuyorlar". Boş sayfalarını krizin etkilerini azaltmak için reklamvereni uyararak kullanıyorlar. Ama uzmanlar, krizin etkilerinin en az 2010 yılının son çeyreğine kadar devam edebileceği varsayıyor. Gazetelerin yazdığı, televizyonların söylediği eğer doğruysa bu durumda tüm mecraların birlikte birşeyler yapması gerekmez mi ? Bu platformun isminin "Türkiye Reklam Platformu" olması ve krize birlikte karşı koymaları daha etkin bir geri dönüş sağlamaz mı ? Ülkemizde reklam pastasının yüzde seksenin üzerindeki payına sahip 4 medya grubu birlikte daha hızlı çözüm yolları bulamazlar mı ?  Yok eğer böyle bir krizde de bir araya gelemiyorlarsa, ne zaman bir araya gelecekler ? Bu Global kriz,  ülkemizdeki medya için ciddi bir fırsattır. Yıllardır bir araya gelemedikleri için çözümsüz kalan birçok sorunu artık tartışabilir ve çözüm yolları bulabilirler. Örneğin reklamverenin medyaya güvenini artırabilmek için ilk adımı hızla şeffaflaşarak atabilirler. 

Hiçbir şey için geç değil. Yeterki isteyin. İşte size bir fırsat. Durmayın, durgunluğun bireysel parçaları olmayın ve oluşturun Türkiye Reklam Platformu'nu. Artık sizde sektörün sorunlarına bireysel değil genel bir çerçeveden bakın. Kişi başı reklam yatırımlarının kriz sonrasında daha hızlı yükselmesine katkıda bulunun. Patronlarınız da bunun madi ve manevi geri dönüşlerini size versin ve istediğiniz kadar o koltuklarda başarıyla oturun. 

Yok eğer sadece gazeteler zor durumda ise cevaplandırılması gereken bir çok soru var demektir. Basın Reklam Platformu neden genel uyarı mesajları veriyor ? Şimdiye kadar medyanın beklediğini veremeyen reklamveren; H.Ford, JFK ve Sam Walton'un' birer tavsiye niteliği taşıyan sözlerinden sonra nasıl harekete geçecek ?  Bu tür sözler etkili ise "Kelin ilacı olsa başına çalar", "Ak akçe karagün içindir","Sakla samanı gelir zamanı", "At binenin kılıç kuşananın", gibi atasözlerimizi ne yapacağız ? 

Bu arada aşağıdaki soruları platformdan birileri cevaplandırırsa eminim benim gibi birçok kişide aydınlanmış olacak.
  1. Kampanya imzası ilk kampanyada olduğu gibi neden hala Basın Reklam Platformu ? Öyleyse neden hiçbir derginin ismi yok ? Dergilerin durumu gazetelerden daha mı iyi ? 
  2. Gazete Reklam Platformu demelerini zorlaştıran nasıl farklı bir durumları var ?
  3. İlk kampanyalarında  gazete okumayan ve gazeteye reklam vermeyenleri ağır bir dille suçladılar. Peki o kampanyadan nasıl bir geri dönüş aldılar ? Şimdi de "Susma ! Sustukça sıra sana da gelecek" diyorlar. Peki bu kampanyadan nasıl bir sonuç bekliyorlar ?
  4. Basın Reklam Platformu'nun resmi bir çatısı, açılımı, vizyonu, misyonu ... var mı?
  5. Bu kampanyanın hedef kitlesi kim ? Yarınına güvenemediği için alışveriş yapamayan tüketici mi ? Yoksa dördüncü indirimini yaptığı halde hala yeterince satamayan reklamveren mi ? 
  6. Platformun mesajları neden sürekli olumsuz ve suçlayıcı ? Bunun adı kışkırtıcı veya provakatif reklam mı ? Yoksa bu tarz, haber ve köşerlerden sonra reklam bölümlerine de mi sıçradı  ?
  7. Reklamverenin reklam vermesinin tek yolu bu mudur ? Bu ajansın mı yoksa platformun reklamveren hakkındaki ortak duygusu mu ? Bunun başka yolu yok mudur ?
  8. Konuyla ilgili karar almadan önce bağımsız danışmanlarınızla görüştünüz mü  ?
  9. Platformu kurarken rekabet kuruluna, kampanyayı başlatmadan önce de reklam ve reklamveren STK'lere başvurdunuz mu ?
  10. Gazete sayfaları olumsuz ekonomi haberleri ile doluyken, tüketiciden reklamverenleri nasıl mutlu etmesini bekliyorlar  ? 
  11. Yirmibir gazetenin reklam bölüm çalışanları eskisi kadar alışveriş yapıyor mu ?
  12. Yirmibir gazete, başka mecralara, grup mecraları hariç, paralı reklam veriyor mu ? 
  13. Bu kampanyayı kendi mecraları dışına ne zaman taşıyacaklar ? Yoksa sadece gazetelerde mi göreceğiz ? Öyleyse bu ilk kampanya mesajları ile çelişmiyor mu ? Kriz nedeniyle gazeteye reklam veremeyen reklamverenleri de bir önceki kampanyadaki gruba mı dahil edecekler ? Bunun arkasından da birinci kampanyayı tekrar edecekler mi ?
  14. Gucci'nin yüzde doksan indirim yaptığı bir dönemde platformun bir sonraki adımı perakende, turizm, inşaat sektör fiyatlarını finans ve otomotiv sektörüne vermek mi yoksa dün olduğu gibi bugünde ekstra yüzde 35-40 larla idare etmek mi ?
  15. Yıllardır ellerinden tutarak yürümeyi öğrettikleri sonra koşmaya başlayınca yakalayamadıkları perakende, turizm, inşaat,.. sektör firmalarına şu zor günlerinde yine çok özel ve bireysel çözümler üretebilecekler mi  ?
  16. Platform, bu mesajların dışında başka ortak noktalarda kararlar aldı mı ? Çok özel fiyat desteği isteyen reklamverenler için yine birlikte konuşarak hareket ediyorlar mı ? 
  17. Diğer taraftan, henüz hiç ortak sesi çıkmayan Televizyon Reklam Platformu (bu ismi de ben koydum) bu krizi susarak fırsata çevirebilir mi ? 
  18. Kırmızı Reklam Ödülleri Yarışması'nda bir kriz sonrasında doğmuştu.  Yarışmanın sektöre katkısı olduysa, bu rakamlarla açıklanamaz mı ? Yok eğer rakamsal değil sadece artistik bir katkısı olsuysa bununda önemli bir aşama olduğu düşünülemez mi ? Yarışmayı bu kriz ortamında tüm gazetelerin düzenlediği bir yarışma haline getirmenin artık zamanı gelmedi mi ? Gazete Reklam Platformu'nun  ilk icraatlarından biri bu olamaz mı ? 
Gün, medyalar için Türkiye Reklam Platformu günüdür. Reklamverenler için ise Bağımsız Medya Denetim günüdür. Elimde kalan bütçeyi en etkin ve amacına en uygun nasıl değerlendiririm günüdür. Artık herşeyi ben bilirim, en iyi ajansı seçerim, en iyi indirimi alırım dyen ve patronuna hala kişisel raporlar sunan yöntemlerden vazgeçme günüdür. O gün bugün değilse artık dündür. Geçmiş olsun !
   

Çarşamba, Şubat 04, 2009

Amerika Gazeteleri TV ve Internet'e Karşı...

Amerikanın tanımış gazeteleri (The New York Times, Washington Post,...) birleşerek krizle birlikte gazetelerin ölmiyeceğini anlatan ortak bir platform oluşturdular. Bir de internet siteleri var. http://news.newspaperprojects.org. Yaptıkları büyük kampanyanın ilk reklamında "More People Read A Newspaper Today Than Watched Yesterday's Big Game" yani "Bugün, Dünkü Büyük Maçı Televizyonda Seyredenden Daha Fazla Insan Gazete Okuyacak" diyor. Burada ilginç bulduğum reklamın kurgusu değil mesajıdır. Çünkü, TV ile gazete arasında bir karşılaştırma yapılmış. Siz bir reklamveren iseniz, ne var bunda, iki ana mecra rekabetinin güzel bir örneği diyebilirsiniz. Ama ben diyemem. Neden ? Çünkü, ben mecralar rekabet etmez, birbirlerini tamamlar diyorum. Bunu Manajans Thompson'da çalışırken 1997 yılında katıldığım Araştırmacılar Derneği Semineri'nde söylemiş ve bu konuda bir bildiri sunmuştum. O günden bugüne fikrim değişmedi. Ama mecralar birbirleriyle rekabette hala aynı yanlış strateji üzerinde durmaya devam ediyorlar. İşte son örnek Amerikan gazeteleri. Gerçek hedef kitlesi tüketici olması gereken bir kampanyanın mesajına baktığınızda reklamveren olduğunu görüyorsunuz. İyi de reklamveren TV'ye reklamvereyim diye duygusal bir tercihte bulunmuyor ki. Medya ajanslarının verilerine ve görsel,işitsel artılarından dolayı bütçesinin büyük bir bölümünü TV'de kullanıyor. Hepsi o kadar. Peki burada yanlış var mı ? Varsa nerede ?  Yanlış arıyorsanız bunu gazetelerde arayabilirsiniz ? Çünkü reklamveren ve onun temsilcisi medya ajanslarını yanlış veya fazla bütçe kullandıkları için eleştiren onlar. Aynı tüketici grubundan bahsediyoruz. Yani bir gün içinde yedi mecra ile iletişim halinde olan tüketici. Sabah gazete, ofiste internet, arabada radyo, dışarıda billboard, evde TV seyreden. Bu arada sinemaya giden ve dergi okuyan. Yani kendini güncellemeye çalışan ve bunun için para ve zaman harcayan insanlardan bahsediyoruz. Eğer biz her sabah daha fazla insana gazete aldıramıyorsak ve onları satın alma tercihlerinde gazeteyi en ön sıraya koyduramıyorsak yani reklama daha duyarlı hale getiremiyorsak medya planlama ajansı ne yapsın ? TV ve ınternet ne yapsın ? Tabiki onların reklam pastasındaki payı büyüyecek. Tabiki bütçeyi diğer mecralardan en baştada ana mecra olan gazeteden alacaklar. Her gün yüz milyon kişinin gazete okuduğu bir ülkede reklamveren hala TV ve interneti daha çok tercih ediyorsa tekrar düşünmek gerekmez mi ? Burada TV ve Internet mecralarının medya ajansları ile yaptıkları yıllık bonus anlaşmalarından söz edebilirsiniz. Ama bununda tek başına yeterli olmayacağını bilmelisiniz. Yoksa reklamveren ve tüketici aptal durumuna düşer ki bu da doğru olamaz zaten. Günümüzde tüketici ihtiyaçlarına göre birleşik mecralar dönemi başlamıştır. TV+Internet ve Gazete+Internet birleşik ve bütünleşik mecralar olarak birlikte kullanılmalıdır. Tabiki gazete ve Tv'si olmayan internet siteleri bireysel mecra olarak çok daha zorlanacaklardır. Okurunuza ve reklamvereninize bu mecraları birlikte pazarlamalısınız. Okur sabah aldığı gazetenin internet sitesini gün içinde kullanabiliyorsa veya akşam seyrettiği TV kanalının internet sitesini de aynı istekle kullanabiliyorsa problem yok demektir. Yok siz Gazeteyi ayrı, Internet mecramı ayrı satarım diyorsanız, demeye devam edin, kaybeden siz olursunuz bundan kimsenin şüphesi olmasın. Reklamvereni düşünün hedefi nedir ? Tüketici tercihi olmak ve reklamını yaptığı ürününü daha fazla satabilmek. Tüketicinin hedefi nedir ? İhtiyaç duyduğu ürünü kendine en uygun zamanda satın almak. Satın almadan öncede yakalandığı reklamlardan hatta kaçmaya çalıştığı reklamlardan aklında kalanlarla bir değerlendirme yapmak. O zaman sizde tüketicinin en uzun süre aklında kalan doğru ve uygun marka olmalısınız. Böyle bir rekabet ortamında başka bir şey yapamazsınız, yapmamalısınız da. 



Newspaper Project Ad