Çarşamba, Temmuz 15, 2009

Türban ve Ayşe Arman

Günlerdir, Ayşe Arman'ın tesettürlü fantezilerini takip etmeye çalışıyor ve şaşırıyorum. Fantezi diyorum çünkü Ayşe Arman gibi bizim memlekette iyi eğitim almış birinin, yüzde doksansekizi müslüman bir ülkede, inançlarla ilgili haber yapmadan önce daha fazla bilgi sahibi olmasını veya her geçen gün daha fazla şey öğrenmesini beklerdim. Ama yanılmışım. Sanki, son yirmi yıldır, çoğunluğu değil de azınlığı müslüman olan bir ülkede kılık değiştirerek haber yapmış izlenimi var yazdıklarında. Durum böyle olunca, bilgi de yeterli olmayınca yaptığı haber dizisi sadece fantezi kategorisine girmez mi ? Arman'ın, müslüman mahallesinde salyangoz satılamayacağını rahmetli Arıklı dönemlerinde öğrendiği belli oluyor. Üslübu ince ve hassas ama bir o kadar da racon kesmeyi ihmal etmiyor. Keşke Arman, böyle bir medyası olan ülkede bir bayan için soyunmanın mı yoksa örtünmenin mi daha zor olduğunu habere çıkmadan önce iyice tartsaydı. Keşke habere başlarken inancı için örtünen insanları takdir ettiğini ve haberi yapma amacının soyunma ile özdeşleştirmek olmadığını ifade edebilseydi. Konunun politik yönünü bildiği halde örtünmeyi Nişantaşı ve Konak'ta değilde Nihal Bengisu'nun söylediği gibi bir üniversite veya kamu alanında test edebilseydi. Madem böyle bir haber yapacaktı, keşke nasıl bir inanç yapısında olduğunu da yazısında açıklama yürekliliği gösterebilseydi.

Kuran bilgi ve aklı ön plana çıkaran bir rehber kitaptır. İnsanları sadece uyarır. Oku'ma, öğren'me ve uygula'ma önerir. İslamiyette kadın'ın kapanmasının en önemli nedenlerinin başında erkeğin nefsine hakim olamaması vardır. Örtünmeyi haber yaparken Arman'ın bunlara dikkat etmesi, yazısının zenginleştirir ve güzelleştirirdi.

İnsanın en büyük mücadelesinin nefsi ve aklı arasında olduğunu artık herkes kabul ediyor. Burada duygularla nefsi karıştırarak yine popülizm yapmayın ne olur. Örneğin Martin Lindstrom'un Buy-ology kitabında bu konuda bilimsel çok güzel örnekler bulabilirsiniz. Bir konuda doğruya ulaşmak için aklımızı kullanmamız gerektiğini biliriz. Örneğin Ertuğrul Özkök, aklını çok iyi kullanan bir yöneticidir. Tabi ki onun da aklına yenildiği yerler olabilir. Ama onu okurken nefsinizle sorgularsanız, söylediklerine katılamayabilir hatta sevmeye bilirsiniz ama bu onun kararlarının yanlış olduğu anlamına gelmez. Ama bu Ayşe Arman'ın son dönemde aklını değilde nefsinin söylediklerini ön plana çıkararak haberler yapmasına engel olmuyor. Belki de Özkök, nefsinin söylediklerini arkadaşlarına haber yaptırıyor da kendine sadece aklı ile hareket etmek kalıyor. Hatta haberi 1.sayfaya taşıyarak nefsi bir tartışmanın da seviyeli olabileceğini göstermeye çalışıyor. Kim bilir ?


Neyse, Ayşe Arman'ın soyunma ve örtünme fikirlerini kendi başına karar vermediğini biliyoruz. Ama kendisinin bir 40 yaş geçişi yaşadığını düşünüyor. O zaman şimdiye kadar kendisini Ayşe Arman yapan Hürriyet Gaetesi'nde ve hani şu akıl dolu röportajlarından sıkılmış olmasını doğal karşılamak gerekir. Kendine, daha nereye kadar hep aynı şeyleri yapacaksın demesi normaldir. Biraz daha popülerliğin kime ne zararı olabilir ki değil mi ?

Bugün ülkemizde Türban ve Laiklik ... kelimeleri üzerine yapılan her haber ilgi ve dikkat çeker. Bunu bütün medya mensupları bilir. Ama bu konular, daha fazla tanınmak ve popüler olmak için uğraş veren medya mensupları için birer sıçrama tahtası dışında başka anlam ifade etmez ne yazık ki. Bu konulardan birinde bir haber yakalamak, yakalıyamıyorsa oluşturmak ve bunu genel yayın yönetmenine satarak yayınlanmasını sağlamak sonra da günlerce konuşulmak. İşte bu... Bunu en iyi bilenlerden biri de Engin Ardıç'tır.

Ayşe Arman'ın daha fazla populer olmaya ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Ama dediği gibi 40 yaş süreci onu böyle nefsinden etkilemeye başlamışsa sonunu Allah hayırlı etsin ne diyelim...