Perşembe, Kasım 04, 2010

Oktay Ekşi ve Medyamız



Hürriyet'te çalıştığım dönemden beyefendi kişiliği ile tanıdığım sayın Ekşi'nin yazısının sonuna nasıl koyduğunu hala bilemediği 'vurucu' cümle “Şimdi, analarını bile satan işte o zihniyetin marifetlerini görüyoruz.” un kendisine bu sonu hazırlaması sektörümüz adına da oldukça dramatik.

Başka ne denebilir diyenler varsa; Basın Konseyi Başkanı olduğu bir dönemde bunun olması malesef traji-komik. Aydın Bey'in vergi affı beklediği söylendiği bir dönemde olması oldukça üzücü. Basın Ahlak İlkelerini ilk uygulayamaya koyan ülkenin en güçlü ticari gazetesinin bunu yaşaması tarifsiz. Ülkenin son 'Başyazarı' nın bunu yapması ise iletişim fakülteleri için 'case study' lik denebilir.

Ancak bugünden sonra nasıl oldu, neden oldu, ne olmalı ...? gibi sorulardan çok altı çizilmesi gereken; Oktay Ekşi'nin Hürriyet'ten istifasının, ülke medyasının içinde bulunduğu gerçeği bir kez daha gözler önüne sermesi. Daha önce de belirttiğim gibi, can-yan-daş medyamızın kronikleşmiş yorum hastalığı ile bir dönemin daha sonuna geldik. Artık yeni bi sayfa açması gerekiyor. Hiç kimsenin basın özgürlüğünden ve yasaklarından bahsedemiyeceği bir durumdayız. Basın özgürlüğü hala tam değil ama kendi kalemize vurucu bir gol attık.

Ulusalcı medya anlayışımız, patronlarına sormadan kendilerini kamikaze ilan eden köşerlerimiz, sokağa çıkmadan yazanlarımız, çakma Teşvikiyeli canlı bombaları ve yıllardır bulundukları köşelerde köşerlenenlerimiz ile buraya kadar.

Ülkeyi demokratikleştirmek, sektörü geliştirmek-büyütmek, doğru zamanda yerini kendinden sonraki kuşağa bırakmak, siyasilere örnek olmak yerine politikleşmek, çok kazanmak ve duygusallaşmanın sonu bu demekmiş. Bundan medya profesyonellerinin çıkaracağı çok dersler olmalı.

Mutfağın durumu buysa, menüde bu işte. Yersen !

Bir 'başyazarın' kendi yaptığına "halt etmişim" diyerek istifa etmesinden bile nemalanmak isteyen bir sektör. Tabi ki konuyu örtbas etmek gerekmiyor. Tabi ki yaptığı kabul edilebilir değil. Ama Oktay Ekşi hakkında seviyesizce yazmaya devam edenler, bilmeliler ki kendi seviyeleri de aynaya yansıyor. Aynadaki ise ülke medyasının gerçek görüntüsüdür.

Ülke medyasını bu hale getiren profesyonellerini sektörün gelecek kuşakları adına kutluyorum. Çok değil bundan on yıl sonra, bu sektörde acaba kimler o aynaya hangi yüzle bakacaklar merak ediyorum.

Paris Saint Germain'de o kilisenin karşısındaki Cafe de Flore'i hatırlıyor musunuz?  Sayın Oktay Ekşi o cafeye kaç kez gitti bilmiyorum ama o tarihte kendisini köyünde torunuyla satranç oynarken, medyayı bu hale getirenleri ise Café de Flore’de kahve içerken bulabilirsiniz.



Hiç yorum yok: