Medyamız son onbeş yıldır, ülke gündemi ne olursa olsun mutlaka kendi içinde de bireysel gündemler bulmuştur. Bunların en popüler olanı çamaşır yıkama günleri olarak özetlenebilir. Yani aklanma-paklanma ve temize çıkma haberleridir. Aralarında ticari bir konu bulunur bulunmaz, hemen eski çamaşırlar ortaya çıkarılır, kirli, temiz ve renkli karıştırılır. Sonra özellikle yumuşatıcı ve kireç sökücü konmadan makineler çalıştırılır. Çıkan gürültü ve patırdı arasında makineden çıkanlar birinci sayfalara asılarak kurutulmaya çalışılır. Vatandaş ise bu kadar gürültü ve iç çamaşırı arasından, verdiği 40-50 kuruşa değecek şeyler bulmaya çalışır. Bulamayınca da şarkıcı, türkücü, arka sayfa güzeli, Yerli Brezilya dizileri, futbol maçları, Maratoncu yorumları arasında dolaşır durur. Yapacak fazla bir şeyleri olmadığı için inşallah bu kez çamaşır yıkama işi çabuk biter diye dua eder. Düşünsenize TUİK 2008 verilerine göre Lise ve üzeri eğitimli sayısı 13,8 milyona ulaşan bir ülkede kitap satın alma ve okuma alışkanlığı artıyor ama gazete okuma alışkanlığı aynı. Gelin içindeki dersi siz çıkarın.
Çamaşır yıkama işine geri dönersek. Bu işte en çok çamaşırı olan en az yorulur. Zira hiç kimse kendi çamaşırını yıkamaz. Herkes birbirinin çamaşırını yıkamaya çalışır. Çünkü bu adettendir. Kendi çamaşırının yıkamak ayıp karşılanır. Ayrıca bu tür ortamlarda artık her tür çamaşır yıkanıp asılır hale gelmiştir. Bu da çamaşır miktarının zenginliğindendir. Ara sıra hazır çamaşırlar çıkarılmışken ulu orta yerde birbirine kese atmak isteyende çoktur. Mesela köşerlerinde bu ortamlarda çamaşır yıkaması hatta hatta kese atması fazilet olarak görülür. Keseleme ve yıkama işinde çalışmayan köşer ise genellikle bertaraf olur. Bu ona yıl sonu primi veya maaş artışları enflasyonun bile altında verilerek geri döner. Neredeyse bir çok köşer bu çamaşır yıkama seanları sırasında eski bir çok çamaşırını şeffaf olarak sergilenmesini yiğitlik olarak görmüş ve kendi kendine rütbe bile vermiştir. En ilginç olanı ise daha terlemeyen ve çamaşırı bile olmayan genç köşerlerin bu iş bir başlası diye fırsat kollamasıdır.
Biraz ciddiyet lütfen. Güneydoğu, Alevi-Sunni ve Azınlıklar gibi üç açılımın yapıldığı çok önemli bir ortamdayız. Hepsinin aynı anda gündeme gelmesi doğrumuydu, yanlışmıydı. Bunları bir kenara bırakalım. Zira bu işin tarafları bir araya geldi ve konuşmaya başladı. İşte böyle bir ortamda hükümete ve olaylara farklı açılardan baka-bile-n iki gazeteye ve tabiki onların genel yayın yönetmenlerine büyük iş düşüyor. Ben de bu iki gazetenin genel yayın yönetmeninin aslında yaptıkları işin kutsallığına inandıklarını düşünerek bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu konular çözüme kavuşuncaya kadar birbirlerine ders vermek, liste açıklamak yerine kamuoyunun kendilerinden beklediği sorumluluğu yerine getirmelerini rica ediyorum. Çünkü hükümet kim olursa olsun, çözüm bekleyen üç konu şu anda ülke ve dünya gündeminde. Çözüm yolları araştırılmaya ve yol haritaları çıkarılmaya çalışılıyor. Politikacıların laflarını Generallere, onların söylediklerini politikacılara servis ederek kalan sayfalara ve köşelerede kendi çamaşırlarınızı asarak gazetecilik yapmaya ara verin artık lütfen.
Laf lafı açıyor, çok güzel hareketler çekiliyor, hükümetler değişiyor ama ülke sürekli ders tekrarı yapıyor ve bir türlü mezun olamıyor. Gazeteler her Ramazan Kuran-ı Kerim dağıtmada, Televizyonlar yeni yerli Brezilya dizileri ve para ödüllü yarışma programları başlatmada birbiriyle yarışıyor. Sonra Kuran-ı Kerim dağıtanlar bunları kimseye göstermeden evlerinizde okuyun, Televizyonlarda yerli dizileri tok karnına alışkanlık yapmadan seyredin diyor. Ülkenin gündemi yerini medyanın gündemine işte böyle bırakıyor.
Böyle gazetecilik ve yayıncılık yapmaya ara verin lütfen. Ülke gündemine Bu işe destek vermek için sadece alkışlamak gerekmiyor. Doğru soruları sormak, ve ilgilileri uyarmak gerekiyor. Bunu da yapabilecek tek yer medya. Eğer bu iki gazete ülkenin bölünmez bütünlüğünü herşeyi üzerinde görüyorsa bu konuların çözüm yollarının bir an önce çıkarılmasını sonrada gerçekleştirilmesinin takipcisi olmalı. Düşünün yıllardır bu konular politik malzeme olarak kullanıldı öteye gidilemedi. Bu da en çok Türkiyemizin değil başkalarının işine yarad. Buna izin veren medya ise politize oldu. Ama bir NYT veya WP Amerika için bunu yapmadı. Bir Independent ve The Times da bunu İngiltere için yapmadı. Şimdi sıra bizde. Hani gizli gizli imparatorluk kanımız tutarda mangalda kül bırakmayız ya. Hadi bakalım gösterin genel yayın yönetmenliği hünerlerinizi de vatandaş medya, gazetecilik görsün.
Sayın Özkök "Ya Sev, Ya Tasviye Ol" sayın Dumanlı "Tasviye Edilecek ..." ve "Ayakta Kalacak Gazete(ci)ler" yazılarını bir kenara bırakın lütfen. Yıllardır medya, ama bilerek ama bilmeyerek bu ülkede çok gündem kaçırdı ve bundan Türkiyemiz zarar gördü. Şu işleri bir halledin sonra döner isterseniz tekrar çamaşır yıkar, birbirinize ders verirsiniz.
Gelecekte ülkenin referans gazetelerini çıkarmak veya sizden sonrakilere böyle bir miras bırakmak istiyorsanız. İşte size tarihi bir fırsat. Biriniz hırslı biriniz tecrübeli. Örnek olabilirsiniz. Eğer örnek olursanız Babı'alinin yeni tarihini siz yazmaya başlayabilirsiniz. Eminim sizi destekleyecek genel yayın yönetmenleri çıkacaktır. Biraz ciddiyet lütfen. Yoksa Allah sizi affeder mi bilemiyorum ama okurlarınız ve onların çocukları sizi affetmiyecek. Ama ne diyelim Allah Affetsin...
Çamaşır yıkama işine geri dönersek. Bu işte en çok çamaşırı olan en az yorulur. Zira hiç kimse kendi çamaşırını yıkamaz. Herkes birbirinin çamaşırını yıkamaya çalışır. Çünkü bu adettendir. Kendi çamaşırının yıkamak ayıp karşılanır. Ayrıca bu tür ortamlarda artık her tür çamaşır yıkanıp asılır hale gelmiştir. Bu da çamaşır miktarının zenginliğindendir. Ara sıra hazır çamaşırlar çıkarılmışken ulu orta yerde birbirine kese atmak isteyende çoktur. Mesela köşerlerinde bu ortamlarda çamaşır yıkaması hatta hatta kese atması fazilet olarak görülür. Keseleme ve yıkama işinde çalışmayan köşer ise genellikle bertaraf olur. Bu ona yıl sonu primi veya maaş artışları enflasyonun bile altında verilerek geri döner. Neredeyse bir çok köşer bu çamaşır yıkama seanları sırasında eski bir çok çamaşırını şeffaf olarak sergilenmesini yiğitlik olarak görmüş ve kendi kendine rütbe bile vermiştir. En ilginç olanı ise daha terlemeyen ve çamaşırı bile olmayan genç köşerlerin bu iş bir başlası diye fırsat kollamasıdır.
Biraz ciddiyet lütfen. Güneydoğu, Alevi-Sunni ve Azınlıklar gibi üç açılımın yapıldığı çok önemli bir ortamdayız. Hepsinin aynı anda gündeme gelmesi doğrumuydu, yanlışmıydı. Bunları bir kenara bırakalım. Zira bu işin tarafları bir araya geldi ve konuşmaya başladı. İşte böyle bir ortamda hükümete ve olaylara farklı açılardan baka-bile-n iki gazeteye ve tabiki onların genel yayın yönetmenlerine büyük iş düşüyor. Ben de bu iki gazetenin genel yayın yönetmeninin aslında yaptıkları işin kutsallığına inandıklarını düşünerek bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu konular çözüme kavuşuncaya kadar birbirlerine ders vermek, liste açıklamak yerine kamuoyunun kendilerinden beklediği sorumluluğu yerine getirmelerini rica ediyorum. Çünkü hükümet kim olursa olsun, çözüm bekleyen üç konu şu anda ülke ve dünya gündeminde. Çözüm yolları araştırılmaya ve yol haritaları çıkarılmaya çalışılıyor. Politikacıların laflarını Generallere, onların söylediklerini politikacılara servis ederek kalan sayfalara ve köşelerede kendi çamaşırlarınızı asarak gazetecilik yapmaya ara verin artık lütfen.
Laf lafı açıyor, çok güzel hareketler çekiliyor, hükümetler değişiyor ama ülke sürekli ders tekrarı yapıyor ve bir türlü mezun olamıyor. Gazeteler her Ramazan Kuran-ı Kerim dağıtmada, Televizyonlar yeni yerli Brezilya dizileri ve para ödüllü yarışma programları başlatmada birbiriyle yarışıyor. Sonra Kuran-ı Kerim dağıtanlar bunları kimseye göstermeden evlerinizde okuyun, Televizyonlarda yerli dizileri tok karnına alışkanlık yapmadan seyredin diyor. Ülkenin gündemi yerini medyanın gündemine işte böyle bırakıyor.
Böyle gazetecilik ve yayıncılık yapmaya ara verin lütfen. Ülke gündemine Bu işe destek vermek için sadece alkışlamak gerekmiyor. Doğru soruları sormak, ve ilgilileri uyarmak gerekiyor. Bunu da yapabilecek tek yer medya. Eğer bu iki gazete ülkenin bölünmez bütünlüğünü herşeyi üzerinde görüyorsa bu konuların çözüm yollarının bir an önce çıkarılmasını sonrada gerçekleştirilmesinin takipcisi olmalı. Düşünün yıllardır bu konular politik malzeme olarak kullanıldı öteye gidilemedi. Bu da en çok Türkiyemizin değil başkalarının işine yarad. Buna izin veren medya ise politize oldu. Ama bir NYT veya WP Amerika için bunu yapmadı. Bir Independent ve The Times da bunu İngiltere için yapmadı. Şimdi sıra bizde. Hani gizli gizli imparatorluk kanımız tutarda mangalda kül bırakmayız ya. Hadi bakalım gösterin genel yayın yönetmenliği hünerlerinizi de vatandaş medya, gazetecilik görsün.
Sayın Özkök "Ya Sev, Ya Tasviye Ol" sayın Dumanlı "Tasviye Edilecek ..." ve "Ayakta Kalacak Gazete(ci)ler" yazılarını bir kenara bırakın lütfen. Yıllardır medya, ama bilerek ama bilmeyerek bu ülkede çok gündem kaçırdı ve bundan Türkiyemiz zarar gördü. Şu işleri bir halledin sonra döner isterseniz tekrar çamaşır yıkar, birbirinize ders verirsiniz.
Gelecekte ülkenin referans gazetelerini çıkarmak veya sizden sonrakilere böyle bir miras bırakmak istiyorsanız. İşte size tarihi bir fırsat. Biriniz hırslı biriniz tecrübeli. Örnek olabilirsiniz. Eğer örnek olursanız Babı'alinin yeni tarihini siz yazmaya başlayabilirsiniz. Eminim sizi destekleyecek genel yayın yönetmenleri çıkacaktır. Biraz ciddiyet lütfen. Yoksa Allah sizi affeder mi bilemiyorum ama okurlarınız ve onların çocukları sizi affetmiyecek. Ama ne diyelim Allah Affetsin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder